Herkesin cilt yapısı mutlaka birbirinden farklıdır. Bazılarımız kırışıklarla erkenden tanışırken bazılarımız için bu süreç oldukça ileri yaşlarda başlar.
Gelin, yaşlılık ve kırışıklık arasındaki ilişkiye bakalım.
Cilt, vücudumuz arasında yaşlanma etkilerinin en belirgin şekilde fark edildiği kısımdır.
Ciltteki kırışıkların temel sebebi elbette yaşlanmadır ancak farklı etkenler de bu duruma sebep olabilir. Şöyle ki cildin en üst tabakası olan epidermisin sahip olduğu yapıda, keratin miktari yüksektir.
Keratin, cilde âdeta mekanik bir direnç kazandıran bileşendir. Epidermisin altındaki dermis tabakası ise daha kalındır. Yapısında; kan damarları, sinirler, cilde esneklik sağlayan elastik proteinler ve cildin daha gergin olmasını sağlayan kolajen bulunur.
Bu proteinlerin üretimi ne yazık ki yaşlandıkça azalır. Örneğin 20 yaşından sonra dermis tabakasındaki kolajen üretimi, her yıl ortalama %1 düşer.
Ayrıca yaşlandıkça ipliksi yapıda olan bu proteinler, kalınlaşmaya ve yumak şeklinde bir yapı oluşturmaya başlar.
Kolajen ve elastin proteinlerinin kimyasal yapısında gerçekleşen bu değişimler, cildin esnekliğini kaybetmesine ve kolayca deforme olmasına neden olur. Böylece kırışıklıklar ortaya çıkar.
Ek olarak yaşlandıkça ciltteki ölü hücreler dökülür ancak bu ölü hücreler genç yaşlarda olduğu gibi cildi terk etmez. Bunların ciltte birikmesi ve zamanla kalınlaşması, kırışıklığa neden olan etkenlerdendir.
Cildin gerginliğini kaybetmesine sebep olan süreçlerden biri de ciltteki yağ hücrelerinin zamanla küçülmesi ve cilt altındaki yağ tabakasının incelmesidir.